Zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. "Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum" diye vasiyet etmiş. Öldüğünde "Kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?" diye araştırmışlar. Kimse çıkmamış. Nihayet bir hamal,
-Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum." diye düşünerek kabul etmiş.
Vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. Sorgu sual melekleri gelmiş. Bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. "Nasıl olsa bu ölü elimizde... Biz şu canlı olandan başlayalım" demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar.
-O ip kimin?
*Benim....
-Nereden aldın?
*Yolda buldum onu. Yemin ederim yolda buldum...
-Yolda bulduğun şeyi Niye aldın?
*Bu ip ile hamallık yapar, anlımın teriyle helalinden çoluğumu çocuğumu geçindiririm diye..
-Nerelerde kullandın?"
*İşte pazarda, köyle orada burada hamallık için kullandım. Çok şükür çalmadım çırpmadım, helalinden kazandığım para ile geçindirdim ailemi...
---Melekler cevap vermiş, "O ipin sahibini araştırmadığın için kazandığın bütün paralar haram kılındı. Evlatlarının boğazından haram lokma geçirdin, eşini haram kazanan ellerle geçindirdin..."
Adamcağız Sabahleyin kabirden çıkmış. Saç baş bembeyaz, adeta ruh kesilmiş ve etrafındakiler;
- Tamam, servetin yarısı senin, demişler.
- Aman, demiş hamal, istemem, kalsın. Ben, sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm?
Hayatını ve hayatın içerisinde istifade edilen lütufların hesabını vermek hafife alıncak şey değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder